Tüketim ödüncü (karz) sözleşmelerine ilişkin olarak Borçlar Kanunu’nda yer alan 6 aylık zamanaşımı süresi tereddüt doğurabilir.
Bu konuda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda şu hüküm yer alır:
II – Karzın teslim ve tesellümü hakkındaki iddialarda müruru zaman : Madde 309 – Ödünç alan kimsenin verilecek şeyin teslim edilmesine ve ödünç verenin dahi o şeyin tesellüm edilmesine dair olan iddiaları, diğer tarafın bu baptaki temerrüdünden itibaren altı ay geçmekle müruru zamana uğrar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 389. maddesinde ise aşağıdaki hüküm getirilmiştir:
II. Zamanaşımı MADDE 389- Ödünç alanın, ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Kanunun lafzı, ilk bakışta burada ödünç verilen şeyin iadesine ilişkin zamanaşımının düzenlendiğini düşündürülebilirse de, aslında burada ödünç konusunun ödünç alana ödünç veren tarafından teslimine ve ödünç alan tarafından teslim alınmasına ilişkin taleplerin zamanaşımı düzenleniyor, yoksa verilen ödüncün ödünç verene geri verilmesinin tabi olduğu zamanaşımı değil…
Örnek verelim: A ile B, 10.000 TL’nin A tarafından B’ye ödünç olarak verilmesini kararlaştırırlar. Bu sözleşmeye rağmen para B’ye verilmez ise, B’nin bu paranın teslimini talep hakkı işte burada sözü edilen 6 aylık zamanaşımına tabidir. Peki A bu parayı B’ye teslim etmiş ise, parayı iade isteminin tabi olduğu zamanaşımı süresi nedir? Bu konuda özel bir düzenleme olmadığından, BK 125, TBK 146 uygulanır. Yani 10 yıllık zamanaşımı…
Bu konuda mahkemeler de tereddüt yaşamışlar fakat Yargıtay kararları istikrarlı… İki karardan alıntı yapacağım örnek teşkil etmesi için:
13. HUKUK DAİRESİ E. 1980/790 K. 1980/1127 T. 21.2.1980:
“(…) Yerel mahkemece ( dava dilekçesine ek olarak sunulan el senedi içeriğine göre davacının 28.1.1973 tarihinde bir adet reşat armalı altın ile iki adet 8 mm.lik bileziği reşat armalı altını aynen iki adet bileziği ise 3 adet olarak 30.1.1974 tarihinde geri verilmek koşulu ile davacıya ödünç verdiği ) belirtildikten sonra ( taraflar arasındaki hukuki ilişki ödünç aktidir, karzın teslim ve tesellümü ile ilgili iddialardaki zamanaşımı BK.nun 309. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre bu yoldaki iddialar diğer tarafın temerrüdünden itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar ) gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Oysa, BK.nun 309. maddesinde yer alan altı aylık zamanaşımı süresi borç verilmesi taahhüt edilen şeyin borç vermeyi kabul eden kimse tarafından borç alana verilmesi ve ödünç alacak kimsenin verilecek şeyi istememesi halinde uygulanır. Karz sözleşmesine dayanarak para veya misli bir şey vermiş olan kimsenin geriye verilmesi için açtığı dava BK.nun 125. maddesi uyarınca on yıllıkzamanaşımına tabidir. Olayımızda da dava borç olarak verilen bileziklerin aynen olmadığı takdirde parasının geriye verilmesi isteğinden ibaret bulunmasına göre on yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu halde BK.nun 309. maddesindeki altı aylık zamanaşımı gerçekleştiğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirir. (…)”
3. HUKUK DAİRESİ E. 2010/10456 K. 2010/10713 T. 15.6.2010:
“(…) Mahkemece, dava konusu borcun 2001 yılına ait olup, davanın 05.01.2009 tarihinde açıldığı, bu nedenle de zamanaşımının dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasındaki ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili talebine ilişkindir. Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi gereğince “Bu kanunda başka surette hüküm bulunmadığı takdirde, her dava on senelik zamanaşımına tabidir.” Mahkemece, davanın, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde yazılı bulunan 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, dava tarihi itibariyle de, zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı kabul edilerek, yapılacak yargılama neticesinde işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. (…)”
Avukat, yazılım geliştirici. Amerika’da yaşıyor.